Pergel Metaforu


                            PERGEL METAFORUNA BAKIŞ AÇISI 


                                            KISA&FİKİR YAZISI


 

“Pergelin iğneli ayağı sabittir benim dinimde, ama diğer ayağıyla yetmiş iki milleti dolaşırım".  Mevlana k.s 

 

 

Mevlana’nın müthiş yorumuyla bir müslümanın, dünyaya bakış açısının nasıl olması gerektiğinin özetidir pergel metaforu.  

Sezai Karakoç’un beklediği diriliş nesli de, Mehmet Akif Ersoy’un hayalini kurduğu Asım’da hep bu bakış açısına sahip müslüman kişiliklerden doğacaktır. Çünkü bu bakış açısına sahip inançlı bir müslüman, yeryüzünün halifesi olduğu bilincini kaybetmeden yaşamaktadır. Özetle pergelin bir ucunu inancının üzerinde bulundururken diğer ucuyla dünyaya açılabilmelidir bir müslüman, ancak böyle olursa bağnazlıktan, gericilikten kurtulur. Batı medeniyetlerinin kültürel sömürgeciliğine karşı pergelin bir ayağını daima kendi kültüründe, inancında sabit tutan bir müslüman ancak tahkiki imana kavuşur.  

 

Eğer pergelin iğneli ucunu kendi medeniyetinde sabitlemezse adeta serseri mayın gibi rastgele dolaşır, diğer yandan iki ayağı da sabit olursa âlemdeki güzellikleri, gelişmeleri seyre çıkamaz olduğu yerde sayıklamaya mahkum olur. 

 

İki asırdır yaşadığımız medeniyet krizinin esas sebeplerinden biri de pergelin iğneli ucunu kendi medeniyetimizin üzerinden kaldırıp  batı medeniyetinin  üzerine yerleştirmemizdir. 

İnsanlığın “varoluş bunalımı” yaşamasının altında yatan sebep yine pergelin iğneli ucunun sağa sola savrulmasından başka bir şey değildir. Kimlik sorunu yaşayan bir müslüman, ne kendi inandığı değerlere göre yaşıyor ne de tam manasıyla sekülerleşebiliyor. Bunun sonucunda da her iki tarafa da yaranamayan müralikler ortaya çıkıyor. Ruhsal bunalımlar, antidepresanlar, Psikolog kuyrukları baş gösteriyor 

 

Pergel metaforu bize küresel  köyümüzdeki bütün  gelişme ve ilerlemeleri takip etmemiz gerektiğini anlatır. 

Kendini geliştirmenin yolunun diğer medeniyetlerin tecrübelerden faydalanmadan eksik kalınacağı fikrini vurgular. 

Yeryüzündeki milletlerin ürettiği kültüre dünyanın hafızası gözüyle bakabilmenin önemini anlatır. 

Batı medeniyetinin yaptığı gibi diğer toplumları asimile etmek değil onlardan da faydalanarak yeni atılımlar gerçekleştirmenin esas olduğunu vurgular. 

İnsana yalnızca kendi aklının yol gösteremeyeceğini başka akıllardan da faydalanmanın gerekliliğini anlatır pergel metaforu.  

 

Tarih boyunca insanlığın  en büyük yanılgılarından biri de kendi medeniyetinin dışındakileri öcü olarak görmesidir.  Ne zaman ki yalnızca kendi medeniyetini  doğru varsayarak bilgi dağarcığını daralttı işte medeniyetler arası hasımlık bu noktada başlamış oldu. İnsanlık ne zaman ki bu ikisini düşman bildi, müslümanlar batılıları şeytan taşlar gibi taşladılar Batılılar ise islamcıları dünyadan bağını koparmış bir derviş olarak gördüler, işte o zaman pergelin esas ucu yanlış yöne kaydı. Bilinmelidir ki ancak bu ikisi arasındaki dengeyi bulan insanların kulağına hakikat  fısıldanmıştır. Onlar maddenin içindeki öz’ün bilincinde hareket ederler çünkü bilirlerki yalnızca kendi medeniyetini doğru kabul edenler en az kendi medeniyetinden uzaklaşanlar kadar yanlış yoldadır. 

 

Pergel metaforunun anlatmak istediği bir diğer perspektif, bir müslümanın, pozitif bilimlerin bütün dallarıda en az islami ilimler kadar bilgi sahibi olmasının gerektiğidir. Bir müslüman dini vazifelerini yerine getirebilmek için Medine’ye gittiği gibi, bilim için Japonya’ya Amerikaya’ da gitmelidir. Pergelin iğneli ucu sağlam olduktan sonra diğer ucu olabildiğince açılabilmelidir. Örneğin insanın neyden yaratıldığı  sorusunun cevabını arayan bir müslümanKuran ayetleri  kadar Biyoloji biliminden de faydalanmalıdır. Faizin neden haram olduğunu  İktisat ilmi temelinde açıklamalıdır kötülük ve günahın kaynağını Kuran-ı Kerim kadar Felsefeden faydalanarak da cevaplamadır özetle bir müslüman din ve bilimin, birbirinine düşman değilde İslam inancının iki farklı tezahürü olduğunun bilincindeyse hakiki müslümandır 

Biyoloji bilen bir insan canlıları, bitki ve hayvanları daha iyi tanıyacak ve bu muazzam yaratımın altındaki hakikati daha iyi kavrayacaktır veya edebiyat bilen birisi Kuran ve hadislerdeki hitabet inceliklerini daha iyi okuyacak, inanç kaynaklarına hikmet nazarıyla bakacaktır. Benzer şekilde Astronomi ilmini bilen birisi gezegenler ve evrenin manasını kavrayacak, Allah’ın verdiği en büyük nimetlerden birisi olan Güneşi, Ay’ı ve bunların arasındaki ilişkileri  anlayarak tahkiki imana ulaşacaktır. 

 

Pergelin iğneli ayağını dinine sabitlemiş bir müslüman Gazali kadar MarxMevlana kadar Nietzche, Yunus Emre kadar Tolstoy okuyacaktır. İnsan tanımadığı bir düşmanla savaşamaz savaşsa bile mağlup olmaya mahkumdur bu yüzdendir ki yüzyıllardır Avrupalılar islam tarihini müslümanlardan daha fazla okumaktadır Düşmanının silahını bilmezsen okla tüfekle saldırırsın oysa düşmanın techizatı sağlamdır ok, tüfek eskide kalmıştır müslüman hem kendi gücünün farkına varıp hem de düşmanının gücünü anlarsa ve onu göre bir donanıma sahip olursa ancak muzaffer olabilir. 

 

Bir diğer anlatımla pergelin iğneli ayağını dinine sabitlemiş bir müslüman, Kuran kadar Fizik, Siyer kadar Biyoloji, Tefsir kadar Felsefe, Kelam kadar İktisat bilen hakiki bir müslümandır. Kendi değerlerine sahip çıkarken diğer medeniyetleri bir okul gibi değerlendirip islam süzgecinden geçirdikten sonra diğer medeniyetlerin ilmine vakıf olandır. Medeniyetimizin iki asırdır yaşadığı sancının temelinde bu idrake sahip olamamamızın oldukça büyük bir payı vardır. 

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sağcı-Solcu Cumhuriyeti